skip to Main Content
BİZİ ARAYIN +90 272 213 49 50

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedir? Hangi hallerde Cumhurbaşkanına hakaret suçu oluşur? Cumhurbaşkanı aleyhine işlenen suçlarda infaz nasıldır?

Giriş

Cumhurbaşkanına hakaret suçu Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Hakaret fiilinin yüze karşı veya gıyabında işlenmesi arasında bir fark yoktur. Cumhurbaşkanına hakaret suçunda yargılama Asliye Ceza Mahkemesinde yapılır. Gündemdeki haberlerde olduğu gibi ne yazık ki bu suçta tutuklama kararı çok sık bir şekilde soruşturma aşamasında verilmektedir.

TCK 299

(1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.

(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

Kararlar

16. Ceza Dairesi         2019/11164 E.  ,  2020/2033 K.

“İçtihat Metni”

I- TALEP;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.11.2019 tarih ve 2019/108204 sayılı yazısı ile; Cumhurbaşkanına hakaret suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama neticesinde, sanığın beraatine dair Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/03/2017 tarihli ve 2016/513 esas, 2017/212 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, 12/09/2015 tarihinde, DİSK Bölge Temsilciliği, KESK Şubeler Platformu, Birleşik Devrim Partisi ve Halkevleri Devrimci 78’liler Federasyonu organizesinde yapılan “12 Eylül’ün 35. Yılında 12 Eylül AKP Eliyle Devam Ediyor” konulu yürüyüş ve basın açıklaması esnasında, sanığın “katil, hırsız Erdoğan” şeklinde sloganlar atması şeklinde gerçekleşen ve sanık tarafından soruşturma ve kovuşturma aşamasında ikrar edilen eylemin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 299. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğu gözetilmeden, anılan suçtan sanığın mahkûmiyeti yerine, yazılı şekilde beraatine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 01/11/2019 gün ve 94660652-105-06-15804-2019-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY;
12.09.2015 tarihinde DİSK Bölge temsilciliği, KESK Şubeler Platformu, Birleşik Devrim Partisi, Halkevleri Devrimci 78 ‘liler Fedarasyonu organizesinde “12 Eylül’ün 35. Yılında 12 Eylül AKP Eliyle Devam Ediyor” adı ile Ak parti il binası önüne yürüyüş ve akabinde basın açıklaması yapılması sureti ile kolluk müdahalesi olmadan dağıldıkları anlaşılan grupça gerçekleştirilen eyleme yönelik olarak 2911 sayılı kanuna muhalefetten düzenlenen fezleke kapsamında yapılan soruşturma neticesinde ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkı kapsamında kaldığı değerlendirilerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.11.2015 tarihli 2015/8190 sayılı kararı ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği; ancak eylemde görüntü kayıtlarından basın açıklamasının yapılması akabinde sanığında içerisinde yer aldığı bir grupça “katil, hırsız Erdoğan” şeklinde slogan atıldığının tespiti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2016 tarih 2014/5380 soruşturma, 2016/364 karar sayılı tefrik kararına müteakip 2016/4600 sayılı soruşturma dosyası üzerinden yürütülen 04.05.2016 tarihinde de kovuşturma izni alınan soruşturmada alınan ifadesinde; yapılan toplantıya katılmış olabileceğini, hatırlamadığını, gösterilen fotoğrafların kendisi olduğunu, “katil hırsız Erdoğan” şeklinde slogan attığını, bunu demokratik bir tepki olarak yaptığını, amacının hakaret olmadığını özetle beyan ettiği anlaşılan sanığın, “Katil, Hırsız Erdoğan” şeklinde attığı slogan nedeni ile 5237 sayılı TCK’nın 299/1,53/1 maddelerinden cezalandırılması istenilmiştir.
Müşteki vekilince şikayetten vazgeçildiği, sanık müdafiince sunulan dilekçede özetle eylemin ifade hürriyeti kapsamında kaldığını, atılan sloganın toplumun geniş bir kesimince kabul gören rahatsızlıkları dile getirdiğini, iktidara yaranmak amaçlı saikler nedeni ile işlem yapıldığını, hırsız kelimesinin bilenen soruşturma dosyalarının üzerlerinin örtülmesi nedeni ile eleştiri, katil kelimesinin ise gezi parkı eylemlerinde olan olaylar ve bu kapsamda yapılan açıklamalar nedeni ile söylenen Cumhurbaşkanının hukuki ve siyasi sorumluluğuna yönelik sözler olması nedeni ile suçun manevi unsurun oluşmadığını ve siyasetçilerin ağır eleştirilere tahammül etmeleri gerektiği yönde verilen AHİM ve iç hukukta verilen kararlar ile Avrupa Konseyi tarafından yayınlanan ifade özgürlüğünü kısıtlayan yargı tacizinden bahsedilen memoranduma da işaret edilmek sureti ile yargının bağımsızlığa vurgu yapılarak atılı suçun unsurlarının oluşmadığının beyan edildiği, müdafii huzurunda yaptığı savunmasında politik eleştiri olarak anayasal hakkını kullanarak katıldığı toplantıda eleştiri olarak söylediğini ve suç işleme kastının olmadığını beyan eden, adli sicil kaydında kesinleşmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamın bulunduğu anlaşılan sanık hakkında, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/513 esasa kayden yapılan kovuşturma sonunda 06.03.2017 tarihinde tefhim olunan hükümle özetle, “Her ne kadar sanık hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kamu davası açılmış ise de sanığın katılmış olduğu gösteri yürüyüşü sırasında yürüyüşe katılanların protesto eylemi aşamasında “katil, hırsız, Erdoğan” şeklindeki protestosu üzerine diğer gösteriye katılanlarla birlikte söylediğinin sabit olduğu ve bu hususu kendisinin kabul ettiği ancak suç işleme kastı bulunmadığını beyan ettiği, bu şekilde gerçekleşen eylemde sanığın hakaret kastı ile hareket ettiğine dair savunmasının aksine mahkumiyetine yetecek derecede şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sübut bulmayan atılı suçtan sanığın CMK.nun 223 maddesi gereğince beraatine,” karar verildiği görülmüştür.
Mahkemenin 2016/513 esas 2017/212 karar sayılı 06.03.2017 tarihli kararının gerekçesinde özetle;”.. sanık hakkında mahkememizde müsnet suçtan açılan kamu davasının yargılanması aşamasında, sayın Cumhurbaşkanı … vekilince UYAP ortamından mahkememize sunulan dilekçeleri ile sanık hakkındaki şikayetinden milletimizin asgari müştereklerle buluşup birlik ve beraberliğin sağlanıp, siyasi hayatının kalıcı olarak tesis edilip iş bu davadan vazgeçtiklerini beyan ettikleri, sanığın olay tarihinde Disk bölge temsilciliği Kesk platformu ve halk evleri Devrimci 78’ler federasyonuyla oluşan toplantı ve gösteri yürüyüşü aşamasında gösteriye katılanların topluca katil, hırsız Erdoğan şeklinde slogan atıp sanığında bu sloganlara katılarak sayın Cumhurbaşkanı hakkında katil ve hırsız Erdoğan şeklinde hakaret içeren sözleri sarfettiği, ancak bu sözleri aksi ispatlanamayan savunmasına göre politik eleştiri kapsamında toplulukla birlikte sarfettiğini beyan ettiği, sayın Cumhurbaşkanına yönelik hakaret amaçlı özel kasıtla söylediğine dair delil elde edilemediği, AİHM kararlarında belirtildiği üzere siyasetçiye yönelik eleştirilerin kişiye yönelik eleştiri sınırlarından daha geniş kapsamda değerlendirilmesi yönündeki emsal kararlarda dikkate alınarak sanığın müsnet suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış…” belirtilmiştir.
Gerekçeli kararın 20.03.2017; gerekçeli karar ile müddeti muhafaza talebinin de 29.03.2017 tarihinde müşteki vekiline tebliğ edildiği görülmüştür.
Fiziken 14.03.2017 tarihinde savcılık görüldüsünün yapıldığı görülen kararın 21.03.2017 tarihinde Cumhuriyet savcısınca mahkeme başkanınca havale edilen dilekçe ile istinaf edildiği; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 2017/185 esas ve 2017/142 karar sayılı ilamı ile gerekçeli kararın 11.03.2017 tarihinde elektronik imza ile imzalanarak UYAP ekranından, 14.03.2017 tarihinde ise fiziki olarak dosyanın kanun yoluna başvurma hakkına sahip Ankara Cumhuriyet savcısına gönderildiği ve aynı tarihte görüldüsünün yapıldığı, Cumhuriyet savcısı tarafından 21.03.2017 tarihli hakim havalesi içeren fiziki dilekçe ile ayrıca 22.03.2017 tarihinde Uyaptan yapılan istinaf başvurusunun CMK’nin 273/1-3. maddesinde öngörülen, kararın Ankara Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi günlük kanuni süresinden sonraya ilişkin olması nedeni ile CMK’nin 279/1-b maddesi uyarınca istinaf başvurusunun reddine itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği ve itiraz edilmediğinden 09.06.2017 tarihinde kararın kesinleştiği görülmüştür.
28.09.2019 tarihinde şikayetten vazgeçen müşteki vekilince kesinleşen kararın kanun yararına bozulması hususunda Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunulması akabinde 15.10.2019 tarihli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının beraat kararları aleyhine eksik inceleme veya delillerin değerlendirilmesinde veya mahkemenin takdirinde yanılgıya düşüldüğünden bahisle aleyhe sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılamayı gerektirmeyen kanun yararına bozmaya konu teşkil etmeyecek nedenle kanun yararına bozma yoluna gidilmemesi hususunda görüşünün teminine müteakip, Adalet Bakanlığının kesinleşen kararının kanun yararına bozulmasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından istenilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Yapılan yargılama sonunda CMK 223 maddesi gereğince beraatine karar verilen sanığa atılı eylemin Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığına yönelik uyuşmazlık bulunmaktadır.
IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Yasal düzenlemeler şöyledir;
5237 sayılı TCK’nun ;
Cumhurbaşkanına hakaret
Madde 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır
Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.
T.C. Anayasasına göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanına hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, Devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.
Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer Devletin siyasal iktidar yapısıdır. (Özek, Çetin, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst 1967 s. 10)
Ceza himayesinin konusu Devlet kuvvetlerinin korunmasıdır. (Faruk Erem, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 1991/1, Manzini V trattato di diritto penale İtaliano, IV (Torino,1926 s. 198)
Suçun faili herkes olabilir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil ant içmekle başlar. Suçun görevin devamı sırasında işlenmesi gerekli olduğu gibi görevden kaynaklanması şart değildir. (CGK 02.04.1990 tarih 84/106 sy karar)
Hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır. Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakarette ihtilat öğesi aranmamaktadır.
Serbest hareketli suç olup, sözler, imalı şarkılar, yazı, çizim, resim, nefreti gösteren hareketler ve bunun gibi davranışlarla işlenebilir.
Manevi unsur genel kasttır. Mağdurun sıfatı bilinerek hareket edilmelidir. Saikin siyasi olması şart değildir. Cumhurbaşkanlığı sıfat veya vazifesiyle alakalı saike de lüzum yoktur. (Erem. age)
Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade hürriyeti, basın özgürlüğü, haber verme ve eleştiri hakkı gibi bir hakkın kullanmasına ilişkin hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, ifade veya yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek eylem hukuka aykırı olacaktır.
Hakaret suçları ifade özgürlüğünü sınırlayan hallerden bir tanesidir. Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. İfade hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Temel hak ve özgürlüklerden olan bu hak birçok Uluslararası belgeye, Anayasa ve yasalara konu olmuştur. Bu cümleden olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1.maddesinde, T.C. Anayasasının 25 ve 26. maddelerinde birbirlerine benzer şekilde; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.” biçiminde teminat altına alınmıştır.
Demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir. (Tezcan, Erdem Sancaktar, Türkiye’nin İnsan Hakları sorunu 2. baskı sy 462)
Ancak mutlak haklardan olmayan ifade hürriyetinin sonsuz ve sınırsız olmadığı, kısıtlı da olsa belli şartlarda sınırlandırılabileceği de aynı metinlerde yer bulmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 10/2 maddesine göre; görev ve sorumluluklar da yükleyen bu hakkın kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda başkalarının şöhret ve haklarının korunması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir. Anayasanın 26/2. maddesine göre de: “Bu hürriyetlerin kullanılması… başkalarının şöhret veya haklarının… korunması amaçlarıyla sınırlanabilir.”
İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde yapılması gerekmektedir.
İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır.
Bu doğrultuda Cumhurbaşkanına Hakaret suçları TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçun koruduğu hukuki yarar yukarıda da izah edildiği üzere Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Bu suçun oluşumu için “Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez” (Erman, hakaret ve sövme suçları sy 80 vd)
Demokratik toplumlarda siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmalıdırlar. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ve hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlardır. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez. Türk toplumunun önemli bir kesiminin kendilerini siyasi liderleriyle özdeşleştirdiği, liderlerine yapılan ve kamuya yansıyan hakaretleri kendilerine yapılmış gibi algılayarak aşırı reaksiyon gösterdikleri, bu hakaretlerin toplumdaki kutuplaşmayı artırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin, adi olaylarda dahi birçok öldürme ve nitelikli yaralamalara sebebiyet verdiği gözetildiğinde, bu fiillerin orantılı bir yaptırıma bağlanmasının toplumsal barışın ve kamu düzeninin korunması bakımından da demokratik toplumda zorlayıcı bir ihtiyacın karşılanması kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında basın açıklaması sonrasında “Katil, Hırsız Erdoğan” şeklinde grupla birlikte slogan attığı anlaşılan sanığın eyleminin bireyin kendini gerçekleştirmesine ya da toplumun gelişmesine katkı sunması beklenen bir değer içermemesi, söylendiği yer ortam ve zaman itibariyle toplumsal barışı ve kamu düzenini bozma riski barındırması ve özellikle eleştiri sınırlarını aşarak açıkça Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığına saldırı mahiyetinde olması nedeniyle ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden sübut bulan müsnet suçtan orantılı bir ceza ile cezalandırılması gerekirken beraatine karar verilmesinde isabet görülmemekle, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
V-SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.03.2017 tarihli ve 2016/513 esas, 2017/212 karar sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309/4-c maddesi uyarınca sanığın yeniden yargılanmamak ve aleyhine sonuç doğurmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyasının mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Afyon avukat büroları arasında bulunan Çankaya&Kurt Hukuk Bürosu Cumhurbaşkanına hakaret suçu alanında da hizmet vermektedir. İletişim:

www.instagram.com/cankayakurthukuk

www.facebook.com/cankayakurthukuk