skip to Main Content
BİZİ ARAYIN +90 272 213 49 50

Takas Defi

Takas defi nedir? Takas defi hangi hallerde ileri sürülebilir? Takas defi ne zamana kadar ileri sürülebilir?

Giriş

İçindekiler

Takas, Borçlar Kanunu’nun 118 vd. maddelerinde düzenlenmektedir. Buna göre, iki kişi karşılıklı olarak bir miktar parayı veya konuları
bakımından aynı türden malı bir birine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise, taraflardan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Takas bozucu yenilik doğuran bir haktır.

Takas defi

Detay

Bu hak, tek taraflı, şekle bağlı olmayan, varması gerekli bir irade beyanıyla ve şarta bağlanmadan kullanılır. Takasın geçerli olması için karşı tarafın kabul veya onayına gerek yoktur.

Takas hakkının kullanılabilmesi için olumlu ve olumsuz şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Takas edilecek alacağın karşılıklı, aynı
nitelikte, muaccel, dava edilebilir olması, takasın olumlu şartlarını oluşturur. Takas hakkının kanunla veya tarafların yapmış olduğu sözleşmeyle ortadan kaldırılmamış olması ise, takasın olumsuz şartıdır.

Takas konusu alacağın aynı neviden olması zorunlu değildir. Takas talebinin, mutlaka karşı dava şeklinde değil, def’i olarak da ileri sürülmesi mümkündür. Takas talebi dilekçeler aşaması bitene kadar ileri sürülebilir. Takas bildirimi karşı tarafa ulaşmakla hüküm ve sonuç doğurur.

Takas defi

Karar

8. Hukuk Dairesi 2016/18536 E. , 2018/20313 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde edinilen … ili Melikgazi ilçesi 3062 ada 4 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölüm ile … ili …….. ilçesi 98 ada 104 parselde kayıtlı 24 numaralı bağımsız bölüm üzerinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı 75,000 TL alacağın yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı … …….. vekili, öncelikle dava dilekçesi tebliğinin usulsüz yapıldığını, davacının boşanma davasından sonra mal kaçırma kastı ile üzerine kayıtlı … ili …….. ilçesi 3154 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümü 3. bir kişiye devrettiğini, davacı lehine katılma alacağı yada değer artış payı hesabı yapılacaksa, bu dairenin de hesaba dahil edilmesi gerektiğini, davalı tarafça devredilen …’deki 8 numaralı bağımsız bölümün mal kaçırma kastı ile devredilmediğini, müşterek ……..larının düğün masraflarını karşılamak için satıldığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; davacının …’de bulunan taşınmaza yönelik katılma alacağı talebinin kısmen kabulüne, 27.500 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, davacının … ilinde bulunan 24 numaralı bağımsız bölüme ilişkin talebinin ise davalı taraf takas teklifinde bulunduğundan, takas mahsuba konu …’deki 8 numaralı bağımsız bölüm üzerinde davalının katkı payı alacağının 84.500 TL, davacının …’deki 24 numaralı bağımsız bölüm üzerinde 52.500 TL katkı payı alacağı olduğu, aynı nitelikteki alacaklar olan katkı payı alacaklarının takas-mahsubu neticesi, davacının katkı payı alacağı bulunmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekili ve davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. a) Davacı vekilinin, davacının davaya konu … ili …….. ilçesi 98 ada 104 parselde kayıtlı 24 numaralı bağımsız bölüm için hesap edilen %35 katkıdan daha fazla katkısının olduğu, davacının katkı payı hesabının yanlış yapıldığına yönelik temyiz itirazlarına gelince ;

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre 24 numaralı bağımsız bölüme yönelik dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.

01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.

Takas defi

Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.

Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.

Somut olaya gelince; eşler, 17.03.1976 tarihinde evlenmiş, 27.07.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu … ilindeki 24 numaralı bağımsız bölüm, eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu 13.12.1991 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Davacı erkek çalışarak elde ettiği gelirle katkıda bulunulduğunu iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).

Mahkemece; dava konusu 24 numaralı bağımsız bölüm ile takas-mahsuba konu edilen …’deki 8 numaralı bağımsız bölüm yönünden mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildikleri dikkate alınarak, tarafların gelirleri üzerinden katkı payı oranının bulunması ve usul ve yasaya uygun şekilde belirlendiği anlaşılan, eldeki davanın dava tarihindeki piyasa sürüm değerine göre hesaplama yapılması yerinde ise de, yapılan inceleme ve araştırma, Daire ilke ve uygulamalarına uygun düşmemektedir. Hesap bilirkişi raporunun düzenlenmesi sonrası davalı vekili 06.06.2016 havale tarihli hesap bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde, davalı kadının tercüme edilmiş hizmet dökümünü dosyaya sunmuş, davacının tercüme edilmiş hizmet dökümü ise davacı vekili tarafından 25.02.2016 havale tarihli dilekçe ekinde hesap bilirkişi raporu düzenlenmesinden önce dosyaya sunulmuş, hesap bilirkişi raporunda; davacının hizmet dökümüne göre çoğunlukla işsiz olduğu, davalının ise tanık beyanlarına göre sürekli çalıştığı yorumu ile hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gözetilerek davacı erkeğin katkı oranı %35, davalı kadının katkı oranı ise %65 olarak belirlenmiş, mahkemece bu değerlendirmeye göre belirlenen katkı payı alacakları takas-mahsup edilmek sureti ile hüküm kurulmuştur. Mahkemece karar verildiği tarih itibariyle, dosyada gerek davacının gerekse de davalının dava konusu ve takas savunmasına konu edilen her iki taşınmazın alım tarihlerine kadar elde ettikleri gelirlere ilişkin tercüme hizmet dökümleri, gelirleri ile birlikte dosyada bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece dosyaya yansıyan evlilik tarihinden taşınmazların alım tarihine kadar taraf gelirleri, tasarruf edecekleri miktar ve TKM’nin 152. maddesi de gözetilerek daire ilke ve uygulamalarına uygun şekilde katkı oranlarının bulunması, bu oranların usul ve yasaya uygun şekilde davaya konu taşınmazların dava tarihi itibari ile belirlenen piyasa sürüm değeri ile çarpımı neticesi bulunacak miktarların katkı payı alacağı ve takas mahsupta dikkate alınması gerekirken dosyaya yansıyan taraf gelirlerinin katkı payı alacağı hesabında gözetilmemesi doğru olmamıştır.

b) Davalı vekilinin, davacı lehine hesap edilen katılma alacağının da takas mahsuba konu edilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 236/1. maddesinde aynen; “Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeyle, mal rejiminin tasfiyesi davalarında, davalının takas talebinde bulunabileceği kabul edilmiştir.

Takas konusu alacağın aynı neviden olması zorunlu değildir. Karşı alacağın, başka bir mal rejiminin tasfiyesi davasının konusu olması takas def’inin yapılmasına engel değildir. Katkı payı, değer artış payı veya artık değere katılma alacakları birbirlerine karşı takas edilebilir.

Her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir (6098 Sayılı TBK mad.139/1,2). Karşı alacak miktarının takas talep tarihinde henüz belirlenmemiş olması kabul edilmesine engel değildir, bu halde dahi kabul edilip talep doğrultusunda araştırma yapılarak yargılamaya bu şekilde devam edilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, aynı davada iddia ve savunma çerçevesinde kalmak kaydıyla tam tasfiyenin gerçekleştirilmesi yasa hükmüne uygundur.

Takas, davalı tarafça aynı dava içerisinde def’i olarak ileri sürülebileceği gibi, cevap süresinde harcı yatırılarak karşı dava açmak ya da ayrı bir dava açıp birleştirilmek suretiyle de ileri sürülebilir.

Takas def’i davalı tarafça açıkça ileri sürülmelidir. Hakim dosyadaki bilgi ve belgelerden def’i konusunun olduğunu görse bile kendiliğinden dikkate alamaz. Takas def’i dilekçelerin değişimi süresi içinde ileri sürülmelidir. Süresinden sonra ileri sürülen takas def’i savunmanın genişletilmesi yasağı ile karşılaşır. Ancak, sonradan davacının açık ya da zımni rızası ile veya ıslah ile takas def’i ileri sürülebilir.

Takas def’i, ayrıca harca tabi değildir. Ancak, takas def’inde bulunan davalının alacağı, davacının alacağından fazla ise talepten fazlasına karar verilemeyeceğinden mahkemece fazla kısım için hüküm kurulmaz. Davalı, takas talebinde bulunduğu fazla alacak miktarı için harcını yatırmak suretiyle usulüne uygun olarak karşı dava ya da ayrı bir dava açmışsa mahkemece, fazla alacak miktarı hakkında da hüküm kurmalıdır.

Somut olaya gelince; davalı vekili cevap dilekçesinde davacı adına kayıtlı olan taşınmaz üzerinde de davalının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacağının hesaplanması gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece, davacı tarafından 11.10.1990 tarihinde edinilen ve boşanma davası açıldıktan sonra 06.06.2013 tarihinde devredilen … ili …….. ilçesi 3154 parselde kayıtlı 8 nolu bağımsız bölümde davalının, davalı adına kayıtlı … ili …….. ilçesindeki 24 numaralı bağımsız bölümde davacının katkı payı olduğu, bu iki alacağın aynı türden alacaklar olması sebebi ile takas mahsuba konu olacağını, takas mahsup neticesi davacının katkı payı alacağı bulunmadığı, davalının davacıdan 32.000 TL alacağı bulunduğu tespitinde bulunulmuş ise de; Yargıtay ve Dairenin uygulamalarına göre süresinde yapılan takas-mahsup savunmasında ileri sürülen alacağın kesinleşmesi gerekmediği gibi, alacakların aynı türden olmalarına da gerek yoktur. Yani katkı payı alacağı ile katılma alacağı karşılıklı olarak takas-mahsup edilebilir. Bu sebeple, mahkemenin davacı lehine …’deki 8 numaralı bağımsız bölüm ile …’deki 24 numaralı bağımsız bölüm yönünden bulunacak katkı payı ve katılma alacağı ile davalı lehine takas-mahsuba konu …’deki 8 numaralı bağımsız bölüm yönünden bulunacak katkı payı alacağının birlikte dikkate alınması, davacı lehine hükmedilecek alacak kalıp kalmayacağının değerlendirilmesi buna göre hüküm kurulması gerekirken, davacı lehine hesaplanan …’deki 8 numaralı bağımsız bölüm için hesaplanan katılma alacağının takas-mahsup hesabında değerlendirilmemesi hatalı olmuştur.

SONUÇ: Yukarıda (2.a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (2.b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 17.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Afyon avukat büroları arasında bulunan Çankaya&Kurt Hukuk Bürosu Takas defi alanında da hizmet vermektedir. İletişim:

www.instagram.com/cankayakurthukuk

www.facebook.com/cankayakurthukuk